Özel öğrenme güçlüğü, yazılı ya da sözlü dili anlamak ya da kullanabilmek için gerekli olan bilgi alma süreçlerinin birinde ya da birkaçında ortaya çıkan ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, heceleme, dikkat yoğunlaştırma ya da matematiksel işlemleri yapmada yetersizlik nedeniyle, bireyin eğitim performansının ya da sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.
Yazılı ya da sözlü dili anlamak ya da kullanabilmek için gerekli olan bilgi alma süreçlerinin birinde ya da birkaçında ortaya çıkan ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, heceleme, dikkat yoğunlaştırma ya da matematiksel işlemleri yapmada yetersizlik nedeniyle, bireyin eğitim performansının ya da sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur. Özel öğrenme güçlüğü görme, işitme, devinim, zeka yetersizliklerinden, çevresel, kültürel ya da ekonomik dezavantajlardan kaynaklanan yetersizlikleri kapsamaz. Nörolojik kaynaklıdır. Normal ve normal üstü zekaya sahiptir. Öğrenme güçlüğü olan bir kişiyi anlamak ve onlara eğitim vermek çok güç, çünkü problem gözle farkedilen bir şey değildir.
Disleksi, özel bir öğrenme güçlüğüdür. Kalıtsaldır ve nörolojik kökenlidir. Bu nörolojik farklılık kişinin farklı düşünme ve öğrenmesine neden olur. Disleksi, farklı ama birbiriyle ilintili bir grup faktörün bireyin hayatını bir ömür boyu etkilemesidir. Fonolojik, görsel ve işitsel işlemleme süreçlerinde yaşanan yetersizliktir. Bu güçlük kendini akıcı ve doğru okuma ve yazma becerilerinde gösterir. Sadece okuma-yazma hataları da değildir. Başarı grafiği son derece tutarsızdır. Bazı teknikler, metotlar öğretilebilir ama bazı problemleri hayat boyu devam edecektir.
Her birey farklı ve beyinleri farklı bir şekilde çalışır. Herkesin öğrenme tarzını öğrenmemiz gerekli.
Sınıf öğretmeniyle derhal görüşmeli onun görüşlerini almalısınız.
Çocukların dil becerileri ve kitap etkileşim deneyimleri ve beceri gelişimleri okul öncesinde başlar fakat eğitimleri için gerekli beceriler okulda pekişir ve önem kazanır. Öğrencilerin akademik başarısında büyük önem arz eden okuma ve yazma becerileri aynı zamanda diğer konuları da öğrenmeleri için bir alt yapı sağlar. Zekâsı normal ya da normal üstü olan disleksili bireyler okuma ve yazma becerileri için istekli olsalar bile bu süreçlerde zorluk yaşayabilmektedir. Bu tanı grubundaki çocukların okuma ve doğru yazı yazma becerisinde zorluk yaşadığı görülmektedir. Disleksili öğrenciler yaşadığı bu zorluklar nedeniyle, eğitim hayatına uyum sağlayamamakta, düşük benlik algısı geliştirerek kendilerini arkadaşlarından ve okuldan soyutlayarak içine kapanabilirler. Disleksi, ortalama ve ortalamanın üzerinde zekası olan çocuklarda görülen okuma, verilen bilgileri işleme, söylenenleri not alırken güçlük çekme gibi problemleri tanımlayan bir öğrenme güçlüğüdür.
Disleksi, okul öncesi dönemde belirtiler vermesine rağmen en çok ilkokul döneminde belirgin hale geliyor. Okuma bozukluğu şeklinde gözlemlenen disleksi, kelimeleri hecelemede zorlanma, hızlı okumada zorlanma, kelimeleri yazmada zorlanma ya da yanlış telaffuz etme gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Disleksinin teşhisi için ilk basamak okulda sınıf öğretmeni ve rehber öğretmen tarafından yapılan değerlendirmedir. Bunun için öncelikle sınıf öğretmeninin öğrenciyi iyi tanıması gerekir. Okul rehber öğretmeni tarafından yapılan görüşme ve akademik durum değerlendirmesinden sonra disleksi belirtilerinin görüldüğü ilkokul çağı çocuklarının hastaneye yönlendirmesi yapılır. Hastanedeki tıbbi değerlendirme aşaması, kulak-burun-boğaz, nöroloji, göz hekimleri ve çocuk psikiyatristlerinin muayenelerini içerir. Genel nörolojik muayene de hastanın durumunu değerlendirmede kullanılır. Tanı için en önemli verilerden biri hastanın tıbbi, gelişimsel ve bilişsel hikayesinin alınmasıdır. Bu aşamada psikiyatristler tarafından çocukta öğrenme güçlüğü belirtileri tespit edilmişse psiko-eğitsel değerlendirme aşamasına geçilir.
Çocuğun tüm gelişim özelliklerinin ve akademik yeterliliklerinin belirlenmesi için gözlemleme, karşılıklı görüşme, etkinlik, ölçü aracı uygulamaları ve sonuçların değerlendirilmesini içerir. ‘Psiko-eğitsel Değerlendirme’ aşaması gelişim özelliklerinin, zeka düzeyinin, görsel-işitsel algının, okuma-yazma-matematik becerilerinin değerlendirilmesini kapsar. Bu değerlendirme ile disleksi belirtilerinin ne oranda seyrettiği ve disleksinin şiddeti belirlenerek; değerlendirme sonucu çocuğun akademik olarak yetersiz olduğu alanlar tespit edilir.
Çocuğun Motor becerileri, Dil Becerileri, Bilişsel Beceriler, Akademik becerileri belirlenir.
Değerlendirme sonrasında hazırlanan eğitim planı çerçevesi oluşur.
Psiko-eğitsel değerlendirme sürecinde, gerekli görülmesi halinde tanı için en çok başvurulan disleksi testi uygulaması WISC-R & WISC-4 Zeka Testidir. Bu test 6 yaşını doldurmuş ve 16 yaşını doldurmamış çocuk ve ergenlerde uygulanabilir. Mevcut testler içerisinde kliniklerde yaygın olarak kullanılması ve standardizasyonu olması Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği'ni (WISC-R) diğer testlerin bir adım önüne geçirmektedir.
İlkokulun birinci sınıfta yapılan okuma yazma öğretimi, okuma-yazma becerisinin temelini oluşturur. Birey, bu dönemde kazandığı okuma yazma becerilerini yaşam boyu kullanır. Okuma becerisi yeterince gelişmemiş bireylerde ise bu durum hayat boyu devam edecek olan problemlere yol açacaktır. Öğrencilerin okuma ve yazma süreçlerindeki başarısızlıkları ilkokulunun ilk yıllarında sınıf öğretmeni ve ailenin kafasını karıştırabilir. Bu öğrenciler sınıftaki akranları ile aynı düzeyde eğitim alsalar bile akranlarından okuma ve yazma gibi temel becerilerde geride kalırlar. Bu durumda ilk bakılması gereken öğrencide öğrenme güçlüğü olup olmadığıdır. Özel öğrenme güçlüğü okuma, yazma, bilgileri işleme, konuşma dili, yazı dili ve düşünme becerileri gibi akademik becerilerde güçlükler yaşayan, buna karşın ortalama veya ortalamanın üzerinde zekaya sahip olan bireyler grubunu gösteren bir terim olarak kullanılmaktadır. Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin çoğunluğunda gözlenen en büyük sorun okuma alanıdır. Özellikle öğrenme güçlüğü olan bireylerde okuma güçlüğü sık görülmektedir.
Okuma güçlüğü herhangi bir zeka sorunu olmamasına rağmen bireylerin yaşıtlarına göre okuma hızında ve akıcılığında yaşadıkları problemleri işaret eden bir kavramdır. Yavaş okuma, eksik okuma, okuma çalışmalarını sevmeme, yaşına uygun sözcük kapasitesinin olmaması, öğrendiği kelimeleri düzgün telaffuz edememe, okuma sürecinde kelimeleri atlama, okuduğu metinleri anlayamama, kelimelerin sonunu yanlış tamamlama gibi belirtiler okuma güçlüğünün belirtisi olabilir. Okuma güçlüğü, okul çağında derslere karşı isteksizlik, çalıştığı halde istediği verimi elde edememe, okuma ya da yazmada güçlükler, derslere karşı başarısızlık duygusu, özgüven eksikliği hatta duygusal değişikliklere bile yol açabilmektedir.
Okuma güçlüğü olan bireylere bakıldığında okumada 3 temel sorun yaşadıkları görülmektedir. Bunlar okuma hataları, okuduğunu anlayamama ve akıcı okuyamama sorunlarıdır. Bunların ilki okuma sürecinde yaşıtlarının yaptığından fazla okuma hatası yapmaları. Yapılan okuma hataları genel olarak şunlardır:
Bir diğer sorun ise okuduğunu anlayamamadır. Bazı okuma güçlüğü çeken öğrenciler sesli olarak metni okumakta yani seslendirme yapmakta ancak okunulan metni anlamamaktadır. Okunulan metni anlayamamak da hem bireyin derslerinde başarısızlığa hem de günlük hayatta problemler yaşamasına yol açmaktadır. Okuma güçlüğü olan bireylerde en çok rastlanılan sorun akıcı okuma sorunudur. Akıcı okuma öğrencilerin okuduklarını düzgün, anlamlı ve hızlı okumasını etkilediğinden büyük öneme sahiptir. Öğrencilere akıcı okumada model olmak, tekrarlı okuma çalışmaları yaptırmak ve bu çalışmalar sırasında öğrenciye rehberlik yapmak öğrencilerin akıcı okuma becerilerinin geliştirilmesine yardımcı olur. Okuma güçlüğü olan bireyler öncelikle okunulan sesleri anlamlandırmakta daha sonra ise bu sesleri kavramaktadırlar bu geçen süre de okuma akıcılığını ve hızını düşürmektedir.
Öğrencilerin okuma güçlüğüne müdahale etme ve sorunlarını çözme işlemine ilköğretimin ilk yıllarından itibaren başlanması gerekir. İlkokul düzeyinde okuma becerisinde sorun yaşayan öğrencilere eğer zamanında ve uygun yöntem tekniklerle birlikte eğitim verilmez ise bu problemin ileriki süreçlerde daha da artacağı ve düzeltilmesinin zorlaşacağı ve öğrencilerin yaşamları boyunca okuma güçlüğünden kaynaklanan sorunlarla mücadele etmesi gerekeceği unutulmamalıdır. Sınıf öğretmenleri okuma güçlüğü yaşayan öğrencileri için onların fiziksel ve bilişsel özelliklerine uygun eğitim materyalleri hazırlamalı, öğrenci düzeyine uygun stratejileri ve pekiştireçleri kullanmalı, öğrenciye uygun sınıf düzeni hazırlamalı ve öğrencinin okuma düzeyini sık aralıklar ile kontrol etmelidir. Disleksi olan çocuklar öğrendiklerinden zevk alırsa okumak onlar için daha kolay olacaktır. Özellikle çocuğun ilgi alanlarını hedefleyen okuma seviyelerine uygun kitaplar seçmek önemlidir. Örneğin, çocuğunuz bilime, uzaya ilgi duyuyorsa çocuğun okuyabileceği yaşına uygun, bilim, uzay konulu kitaplar seçebilirsiniz. Sınıf öğretmenlerinin okuma güçlüğü yaşayan öğrencilere ilişkin uyguladıkları eğitsel faaliyetlerin yanında bu öğrencilere ek öğretimlerin sağlanması gerekmektedir. Aileler ile işbirliği içinde olunması ve bireysel eğitimin de önemli olduğu unutulmamalıdır. Disleksi sorunu olan çocuklar çoklu duyusal öğrenme modelleriyle öğrenirler. Yani eğitimin göze, kulağa ve harekete dayalı olması gerekiyor. Bu eğitim çalışmalarında öğrenme alanları desteklenerek güçlükler giderilmektedir. Ek olarak dikkat eksikliği var ise dikkat eksikliğini gideren ilaç tedavileri uygulanabilir. Tanı bir çocuk psikiyatristi tarafından konmalıdır.
İlkokulun başından itibaren okumada güçlük yaşayan ve disleksi tanısı alan çocuklar yaşıtlarına oranla akademik becerilerini geliştirmekte geri kalmakta ve uyum sağlamada güçlük çekmektedir. Disleksi; birden fazla beceri veya alanda fonksiyonel kazanım eksikliğine sebep olabilmektedir. Bunlara örnek olarak okuma, yazı yazma, matematik, dinleme, konuşma ve akıl yürütme becerileri verilebilir. Disleksisi olan kişiler, sesli okumada hata yapma, akıcı okuma, okuduğunu anlama, heceleme ve yazma ile ilgili zorluklar yaşayabilirler. Disleksisi olan kişiler, hem yüksek sesle hem de kendilerine okumaktan kaçınabilirler. Okurken bile endişeli veya sinirli olabilirler. Bu, okuma becerisini kazandıktan sonra bile devam edebilir.
Fonolojik farkındalık dilin ses yapısına olan duyarlılığıdır. Konuşma dilindeki hece, ilk ses, kafiye ve fonem gibi ses birimlerini anlamından bağımsız olarak fark etme, parçalara bölme becerisidir. Fonolojik farkındalık becerisine sahip bir çocuk sözcüklerin hangi sesle başlayıp hangi sesle bittiğini, hangi sözcüklerin birbiriyle kafiye oluşturduğunu anlamaları, sözcüklerdeki sesleri düşürebilmeleri, sözcüklerdeki sesleri ayırabilmeleri ve ayrılmış sesleri birleştirerek sözcük oluşturabilmeleri beklenmektedir. Okuma güçlüğü olan çocuklarda fonolojik farkındalık daha geç gelişmektedir. Disleksik çocukların ve yetişkinlerin %70’i fonolojik disleksi yaşar ve bu da sözcükleri bileşen seslerine ayırmayı zorlaştırır. Bu, erken okumada sözcüklerin seslendirilmesini zorlaştırır ve heceleme becerilerini etkiler. Disleksik çocuklar okuma yapmaktan kaçınabilir veya kelime dağarcığını yansıtmayan bir düzeyde yazı yazılabilirler.
Sıradanlık değil YARATICILIKTIR.
Baş edilmez YOL ALINIR.
Sorun değil AVANTAJDIR.
Yoksunluk değil ZENGİNLİKTİR.